Dikkat ! Sizde de R.B.S. olabilir!

Dikkat ! Sizde de  R.B.S. olabilir!

Son zamanlarda bir çok eğitimde ve danışmanlık hizmetlerinde hatta aile ve sosyal çevremde karşılaştığım bir durum :  “R.B.S.” Yani Rahat Batması Sendromu. Tanının isim babası benim. Yaklaşık bir yıl önce facebook sayfamda şöyle duyurdum : Ve İsveçli Bilim Adamları araştırdı “R.B.S.” diye. Bir çok arkadaşım mesaj attı konuyla ilgili. Hoşlarına gitmiş. Şimdi ben uydurdum desem olmayacak. Araya yabancı uyruklu gölgelemeyi yapınca hemen inandırıcılığı artıyor. Yıllarca özgüvenin yerlerde olduğu bir ülkeydik. Bu ve benzeri araştırmalarda yabancı bir isim duymadan rahat edemezdik. Şimdilerde ise özgüven patlaması yaşıyoruz. Allah sonumuzu hayır etsin. Özgüven patlamasına seviniyorum ancak, şuursuz özgüven de insanı çileden çıkarıyor. 

Geçenlerde metro, metrobüs, minibüs gibi umumi taşıtlarla bir gezinti yaptım. İnsanları kendi meşrebimce inceledim. Üst baş, kılık- kıyafetin ötesine insanların yüzlerine baktım. Neredeyse hiç kimse gülümsemiyor. Kaşlar çatık ve en ufak bir kıvılcımda kavga etmeye neredeyse herkes hazır. Belki de ciddiyet ile asık suratlılığı karıştırıyorlar. Veya her neyse… Herkes kendine göre bir yol belirlemiş, öyle devam ediyor.

Sonrasında düşündüm ve iki satır yazayım dedim …

Pozitif tutum sergilemek, insanlarla nezaketli bir ilişki kurmak çok zor değil.

Bu arada ilk sorum şu :

Siz kendinizi nasıl motive ediyorsunuz ?

Şimdi size iç motivasyonun 98 yıllık halini anlatmak istiyorum :

Size geçen yıl 98 yaşında aramızdan ayrılan babaannemden söz etmek istiyorum :  Büyük acılar yaşamıştı hayatı boyunca. Ancak babaannem her sabah erkenden kalkar, kendine göre ibadetini yapar, kahvaltısını hazırlar, çayını kahvesini kendi yapar ve içerdi. Öğlen uykusu uyur ve eğer hastalanırsa da mutlaka ya balık ya da sucuk yerdi. Sonrasında da cin gibi evin içinde gezerdi. Bu arada yüksek tansiyonu olmasına rağmen tuzu yemeklere bolca atar, bir küçük bardak çayı hala 3 kesme şeker ile içerdi. Yani ne diyeyim, bu duruma tıp çaresiz!

Bir gün O’na sordum :Babaanneciğim nedir bu neşenin ve hayata bağlılığın sırrı ? Nereden besleniyorsun dedim ? Bu hayata bağlılık, bu son derece pozitif yaklaşım nasıl oluyor ?

Sıkı durun cevaplar geliyor :

  • Evladım, sabah ilk olarak gözlerimi açtığımda tahta yerleştirilmiş mi ? ona bakıyorum. Eğer tahtalar yoksa, bu hala evde olduğumun işareti. İkinci adım, el ve ayaklarımı kontrol ediyorum, hala oynatabiliyor muyum ? Eğer oynatabiliyorsam, bu da hala yataktan kalkacağımın işareti. Sonrasında yatağımda doğrulup ayağa kalkıyorum ve adım atıyorum. İşte bundan sonrası çok kolay. Bence yaşamak için ve pozitif olmak için en önemli adımlar. Bir de diyor ki; bizim zamanımızda hiç bir konuda  bu kadar fazla seçenek yoktu. Yağ almak, odun-kömür almak için saatlerce kuyrukta beklerdik. 1 kilo yağ aldığımızda çok sevinirdik; diye devam ediyor. Bir de ekleme yapıyor, şimdi gençlere bakıyorum hepsi marketlerde irmik reyonunda gezinip duruyorlar. Fiziksel olarak yaşıyorlar ama ruhen bir çoğu ölmüş. Olumlu düşünmek için elindekilere bir bak, sağlıklı mısın ? Gerisi boş be yavrum diyerek gülüyor.

Ben ise profesyonel hayatta şunlara inanıyorum  :

  1. Sağlıklı mısınız ?
  2. Gidecek bir ofis ve yapacak bir işiniz var mı?
  3. İş arkadaşlarınız veya iş ortaklarınızla işbirliği yapabiliyor musunuz ?
  4. Onlara hayatlarını kolaylaştıracak en az bir faydanız var mı ?
  5. Güler yüzlü müsünüz ?
  6. Yaptığınız işten zevk alıyor musunuz ?
  7. Çevrenizdeki insanlar size kolaylık mı sağlıyorlar yoksa işinizi zorlaştırıyorlar ?
  8. Yeni insanlar, yeni kültürler tanımaya vakit ayırıyor musunuz ?
  9. En önemlisi kendinize vakit ayırıyor musunuz ?

Naçizane önerilerim; eğer hayatınızı zorlaştıran insanlar ve işler varsa derhal uzaklaşın. Buna ilk olarak onların adını telefondan silerek başlayabilirsiniz.  Sonrası adım adım gelir.  Sizi mutlu edenlerle vakit geçirin. Bazı insanların yaşam sloganı “huzursuzluk huzurumdur!” bu tiplerden acilen uzaklaşın.

Şahsi gözlem ve araştırmalarımda insanların çoğu bu yazımın başında bahsettiğim gibi R.B.S. na yakalanmış durumda. Bu nedenle terapi merkezleri artık çok dolu. İnsanları kurtarmaya çalışıyorlar. Ancak, bu sendrom insana bir bulaşırsa, bir daha çıkmıyor.  Yani uzun lafın kısası eskilerin deyimi ile taşıma suyla, değirmen dönmüyor.

Yukarıdaki 9 maddeye cevaplar verin. “Evet” leri artırmaya bakın. Yoksa R.B.S. yakanızı bırakmaz.

 

Sevgiyle ve mutlulukla kalın…

Fırat ÇAPKIN

Eğitmen I Yazar I Konuşmacı